14 Ekim 2011 Cuma

Okul Devam Ediyor

Okul maceramızın başlamasından bu yana 3.haftayı tamamladık. İlk haftayı okulda geçirdim. Oğluş sürekli yanıma geldi ve pek ayrılmak istemedi. arada ben de çıktım oynadım ama kısa süre sonra bırakıp indim. 2. hafta 3.gün hadi dedik 15 dk lık bir ayrılık denemsi yapalım. Annesinden kopamayan ya da bir başka anlatımla oğlundan kopamayan anne eczaneye gitti(5 Ekim 2011). 15 dk sonra geldim.
Ayrılma anı bir krizdi. Oğluma durumu anlattım, alyansımı verdim sakla benim için dedim ve gittim. İçim acıdı. Gözyaşları içime aktı sanki. Çok kısa sürede susmuş. Öğretmeninin kucağına gidip sarıl bana demiş. İşte bu güzeldi. Çünkü Aslı Öğretmene güvenmeye başladığının bir göstergesiydi benim için. Oğlum hep ağlarken bana sarılırdı. Beynimdeki psikopat anne niye başkasına sarılarak ağlasınki bana sarılsın dese de bunu atlatmayı başardım. Ben atlatınca gerisi çorap söküğü gibi geldi. tıpkı okulumuz Tan Mavi Beyaz'ın sahibesi Nilüfer Hanım'ın dediği gibi.

Ertesi gün(06/10/2011) sabahtan bıraktım ve arkamı dönüp gittim. Yine alyansımı Kaan'a emanet ettim. Ama onun o yalvaran gözlerini ve ağlayışlarını duymak çok acı veriyordu. Bu sefer yaşlar dışarı da çıktı. Yakınlarda takılıyordum. Arada beni arayıp bilgi verdiler. Eğer çok büyük kriz çıksa çağıracaklardı. Toplamda 1 saat yok yok daha fazlaydı sanırım bıraktım. Benden sonra kısa sürede susmuş ama ara ara aklına geldikçe ağlayıp, mızmızlanmış. Geldiğimde ağlar sandım ama yüzü gülüyordu. Sanırım onda da bu işi başarmaya başlamış olmanın gururu vardı. Etresi gün yine ağlama yaşadık ve o haftayı ağlayarak kapattık. Çok sinir bozucu öyle kuzuyu arkamda ağlarken bırakmak. yüreğimi sızlatan bir haftaydı.

Hepimizin korkusu 3.hafta başı(10/10/2011) yaşanacak pazartesi sendromuydu. O haftasonu cumartesiyi dışarıda geçirdik. İlk lunapark deneyimini yaşadı kuzucuk. O macera başka yazıya. Pazar akşamı babaanneye gittik. Pazartesi geldi çattı. Kaan'ın ilk 2 haftası izinde olan babamız da işbaşı yaptı ve Kaan dan önce çıktı evden. Kaan okuldan döndüğünde babasının evde olmayacağını duyunca üzüldü ve sinirlendi. Sabah evden çıkmak beklediğimden kolay oldu. Ama yolda okula yaklaşınca mızırdanlar söylenmeler başladı yine. "Şimdi ben okula gitçem. Sen de diş doktoruna git. Ben sen gelince sana faaliyetimi gösteririm. Aferin dersin." O içli içili konuşması içimi parçalasa da annesinden ayrı kalmayı Paşazade'min de benim de öğrenmesi gerekiyordu. Üstelik o gün yakınlarda da olamaycaktım. Gerçekten diş doktorunda randevum vardı. Ağladı bırakırken ama gitme demedi. Aldığım haberler iyiydi.

Ertesi gün ve daha ertesi gün mızırdanması giderek azaldı. Öğlenleri almaya geldiğimde gözünün içi gülüyordu. Yemeklerini de düzgün yemeğe başladı. Perşembe günü yani 13'ünde ben okula bıraktığımda hiç ağlamadı Yalnız bir önceki gün Aslı Öğretmeni gelmeden bıraktım diye kızmış olacak"beni yalnız bıraktın." diye söylendi hep. ben de arayalım öğretmenini seni alsın dedim. "yok ben kendim çağırırım." dedi. ve öylede yaptı. İçeri girdi ve "Aslıııı" diye seslendi. Baybaylaştık. Ben de Erenköy perşembe pazarına gidip sebze yüklendim, oyükle migrosa yürüdüm kıyma et aldım evde yemek yaptım. Kaan'ı alma vakti yaklaşınca da yola çıktım. Aslı Öğretmenimiz Kaan'ın yemeğini yediğini anlarttı ve "Kaan dan bunu da duydum ya çok mutluyum" dedi. Kaan burası ne kadar mutlu bir yer demiş :)

Ve haftanın son günü sabah evdeyiz. Sürekli gitmesek okula diyen Kaan sabahleyin ne zaman okula gidiyoruz diye sordu. Kulaklarıma inanamadım. Hemen hazırlandık ve çıktık. Bu sefer hafta boyu yolda yaptığı mızırdanmaların yerinde şarkılar vardı "Blue has a baby brother..." Artık yüzüğümü önceden cebine saklıyoruz. Baylaşıp ayrılıyoruz. Öğlen aldığımda çok mutlu görünüyor. Hoplaya zıplaya eve gidiyoruz.
İşte bugünden 14/10/2011 bazı kareler:



A tabi bu arada okul rutinimizi oturttuk en başından beri. Sabah otobüs ile gidilir. Akbil "di dot" lanır. İnecek düğmesine Kaan basar. İndiğimiz duraktaki simitçi amcaya hayırlı işler dilenir. Dönerken ise mutlaka Karal Taş Fırın'a uğranır. Evde bir ton ekmek olmasına rağmen yine ekmek alınır. Fırıncı amcanın ikramları mideye indirilir. Bu arada ilk zamanlarda mutlaka bizim eski fırınımız komşu fırındı şimdi ise karal taş fırın" derdi. İhtiyaç halinde hemen karşısındaki Migros'tan temin edilir ve yine otobüsle eve dönülür. Mümkünse bahçede oynanır, sularda zıplanır ama eve girilecekse kıyamet koparılır.

İşte hepimizi şaşırtıp kısa sürede adapte olan oğlumun okul macerası böyle devam ediyor.

1 yorum:

  1. Keşke Erenköy Perşembe Pazarından almasaydınız.

    Erenköy Perşembe Pazarı bölgesinde oturan 15.000'den fazla kadıköylünün hayatını kabusa çevirmeye devam ediyor. Temel insan haklarına aykırı olarak kurulmuş ve duyarsızlıkla çalıştırılmaya devam eden bu pazarın ve tüm sokak pazarlarının kaldırılmasını talep etmekteyiz ! 21. yüzyılda ulaşımı ve hane halkının huzurunu engellemek kanuni bir eylem olmamalıdır. Sokak pazarları bırakın Kadıköy'ü Uganda'ya bile yakışmamaktadır...

    YanıtlaSil